Eylül Ayı’nın yaklaşması ile birlikte eğitim –hakkıyla olmasa da- konuşulmaya başlandı. Bu aylarda genelde servis ücretleri, özel okul taksitleri, kırtasiye masrafları haber konusu olsa da eğitim öyle yalnızca parasal açıdan masaya yatırılacak bir mesele değil. Akademi dünyasının, meclisin, STK’ların, medyanın ve herkesin üzerine kafa yorması, çıkış yolu araması gereken bir mesele eğitim. Çıkış yolu diyorum çünkü uzunca yıllardır eğitim meselesi çıkmazda. Bu konuda yıllar önce okuduğum Bertrand Russell’ın Eğitim Üzerine kitabı hep rehber olmuştur bana. Bu yazı da ondan aldığım ilhamın ufak bir yansıması…
Bertrand Russell, “Eğitim Üzerine” isimli kitabında, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda bireyin karakterini ve eleştirel düşünme yetisini geliştiren bir süreç olduğunu savunur. Russell’a göre, eğitimin nihai amacı, bireyi özgür, bağımsız düşünebilen ve toplumun baskılarına karşı koyabilecek birer birey haline getirmektir. Peki, günümüz eğitim sistemi bu idealleri ne kadar karşılıyor?
Modern eğitim sistemine baktığımızda, büyük ölçüde sınav odaklı, ezberci ve rekabetçi bir yapıyla karşılaşıyoruz. Öğrenciler, çoğunlukla belirli kalıplar içinde düşünmeye zorlanıyor ve yaratıcılıktan uzak, mekanik bir bilgi aktarım sürecine tabi tutuluyorlar. Oysa Russell, eğitimde asıl önemli olanın, bireyin kendi düşüncelerini geliştirebileceği, eleştirel bakış açısını kazanabileceği bir ortam sunulması gerektiğini savunur.
Bugünün dünyasında, teknoloji ve bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay. Ancak bu durum, bilgiye sahip olmanın yeterli olduğu anlamına gelmiyor. Russell’ın da vurguladığı gibi, bilginin yanında erdem, hoşgörü ve insan sevgisi gibi değerlere sahip olmak, eğitimin temel taşlarından biri olmalı. Ne yazık ki, bu değerler günümüz eğitim sisteminde çoğu zaman göz ardı ediliyor. Okullar, genç bireyleri geleceğe hazırlamak yerine, onları birer sınav robotuna dönüştürüyor. Nihayetinde ortaya alanında başarılı dahi olsa insani ilişkilerinde ve ruhsal durumunda bozukluklar olan insanlar çıkıyor. Mutlaka karşılaşmışsınızdır; çok iyi doktor, mühendis, öğretmen olmuş fakat berbat bir arkadaş, kötü bir eş, çekilmez bir kardeş olan insanları… Bu çok acı geliyor bana. Tüm ömrünü yalnızca mesleki becerilerini geliştirmek için harcamış, kişisel ve insani ihtiyaçlarını yok saymış, bir dalı tutayım derken koca ormanı görmezden gelmiş insanlara acıyorum. İsminin önüne hangi unvan gelirse gelsin çevresinde çekilmez bir adam/kadın olan insan eğitimini tamamlamış insandır.
Bugün, Russell’ın fikirlerine kulak vermek ve eğitim sistemimizi bu doğrultuda yeniden şekillendirmek bu açıdan baktığımızda hiç olmadığı kadar önemli. Eğitimin amacı, sadece bir meslek edinmek ya da belirli akademik başarılar elde etmek olmamalı. Eğitim, aynı zamanda bireyin kendi değerlerini bulmasını, dünyaya geniş bir perspektiften bakabilmesini ve topluma anlamlı bir katkı sağlayabilmesini hedeflemeli. Ara ara ben de ticarete atılmış ve benden fazlaca kazanan arkadaşlarımın “e okudun da ne oldu bak para kazanamıyorsun” çıkışlarına şahit olduğumda onlara karşı savunduğum tez şu oluyor; “evet, okumanın parasal anlamda bir katkısını görmedim. Fakat kendimi, hayatı ve değerlerimi oluşturmamda,- mümkün mertebe- özgün bir fikir dünyası inşa etmemde faydalı oldu”. Elbette hayattaki başarı kriterini yalnızca cebindeki para miktarı ile ölçenler için yaptığım savunmanın da bir ehemmiyeti yok. Fakat olsun, bu gerçekliği benim bilmem kâfi.
Velhasıl, Bertrand Russell’ın eğitim üzerine görüşleri, günümüz eğitim sistemi için önemli dersler barındırıyor. Sadece bilgiye değil, aynı zamanda karaktere ve düşünceye de değer veren bir eğitim sistemi inşa etmek, geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine kurmamıza yardımcı olacaktır. Eğitimin asıl amacı, bireyi özgürleştirmek ve ona kendi yolunu bulma cesareti vermek olmalıdır.
Eğitim hususunda bu topraklardan farklı bir örnek olarak incelediğim Köy Enstitüleri Üzerine yazdığım yazı dizisine de göz atmanızı öneririm. ( Köy Enstitüleri Üzerine 1, Köy Enstitüleri Üzerine 2 , Köy Enstitüleri Üzerine 3 )
İlk yorum yapan siz olun