İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yerel Gasteci

Tahmini Okuma Süresi: 3 dakika

Çocuktum, ne töreniydi bilmiyorum ama önemli bir tören olacak ki muazzam kalabalığı çok net hatırlıyorum. Ucu görünmeyen bir araç konvoyunun önden üçüncü arabası dikkatimi çekmişti. Onu da çok net hatırlıyorum. Diğer arabalardan farklıydı. Daha koyu camları, daha parlak rengi, daha pahalı duruşu ile içinden mühim bir adamın ineceğini anlamıştım. Aynı giyinmiş telaşlı üç beş adam arabanın kapısını açınca bir sürü gazeteci de başına üşüşmüştü. Çocukken de fotoğraf makinelerine ilgim olduğundan o mühim adamı unutup kocaman makineleri olan gazetecileri izlemeye başlamıştım. Beyaz tenli, temiz yüzlüydü hepsi. Sakalları bile çizilmiş gibi düzgün duruyordu. Kimisinin omzunda iki üç makine, kimisinin omzunda da kocaman kamera vardı… Kıyafetleri de bir hayli ilgi çekici geliyordu. Bol cepli yelekleri, yine bol cepli pantolonları, gösterişli spor ayakkabıları vardı… Defalarca makinelerinden beyaz ışıklar patlıyordu. Her ışıkla kulaklarıma onlarca deklanşör sesi doluşuyordu.

Sonra aralarında bir adam daha dikkatimi çekti. O da gazeteciydi belli. Boynunda makinesi vardı ama daha küçükçeydi. Onun da yeleği vardı ama daha az cepliydi. Pantolonu bizim okul pantolonu gibi gri kumaştı. Altındaki spor ayakkabı benim maç yaptığım beyaz spor ayakkabısı gibi kirliydi. Yeleğin altındaki tişörtü dedemin çizgili tişörtü gibiydi. Ben şaşkınlıkla o gazeteciyi işaret ederek bizi tören alanına getiren öğretmenimize “öğretmenim, bu gazeteci ağabey neden diğer gazeteci ağabeyler gibi değil? Diye sormuştum. Öğretmenimiz de “o yerel gasteci, diğerleri ulusal” demişti. O gün bugündür “yerel gastecinin” zihnimdeki profili o adam…

Maalesef bugün de değişen pek bir şey yok. Şehre yine çok konvoylu, bol siyah arabalı mühim adamlar geliyor. Onlar gelince bol cepli yeleği olan, kocaman makineleri olan gazeteci ağabeyler de geliyor. Yerel gastecilere gelince… Orada da değişen pek bir şey yok…

Şimdi kendim yerel gasteciyim. Arası sıra yine şehre mühim adamlar gelince gidip haberini yapıyorum. Çizgili tişörtüm ve kirli beyaz spor ayakkabım yok ama yine de tüm yerelliğimi belli edecek başkaca detaylarım ve hepsinden önemlisi kavruk bir tenim var. Böylesi durumlarda aklıma sizlerle paylaştığım bu çocukluk anım geliyor. Bariyerlerin gerisinden, gazeteci olmak isteyen bir çocuk bizleri izliyor mudur diye düşünmeden edemiyorum…  İzleyip benim düşündüklerimi düşünmüş müdür diye aklımdan geçiriyorum.

Bu anıyı paylaşmamın bir sebebi var sevgili MevzuHaber okurları…

Bugün yerel gazeteler can çekişiyor.

Kabul, anlattığım anımdaki gibi geçmişte de yerel gazetecilerin durumu pek iç açıcı değildi ama meslek büyüklerimizden dinlediklerimize ve günümüzde yaşadıklarımıza bakılırsa bugünkü kadar da çıkmaza girmemişlerdi. Bugün yerel gazeteciler düşük ücretlerle, yerel otoritelerin baskısıyla, artan kağıt masraflarıyla, azalan reklam gelirleriyle mücadele ediyor…

Yerel gazeteler kıymetlidir. Bir yerel gazeteci bulunduğu şehrin kültürüne, coğrafyasına, insanlarına, caddelerine ve sokaklarına hakimdir. Şehrinde yaşanan bir gelişmenin ya da bir olayın sebeplerine ve sonuçlarına şehre dışarıdan gelen ulusal veya çok uluslu basın yayın emekçisinden daha hakimdir.  Mahallelinin, amatör kümedeki takımın, muhtarın, kahvedeki adamın, kasabın, berberin, sahafın, öğrencinin, tiyatrocunun sesidir…

Tüm basın emekçilerine saygı ile…

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir