Mayıs ayının sonları ile birlikte üniversite öğrencilerinin mezuniyet heyecanları başladı. Pandemi sürecinde mezuniyet günlerinin ritüelleri yapılamasa da tüm öğrenci arkadaşlarımın mezuniyetlerini şimdiden kutlarım. Keplerini özgürce fırlatacakları kalabalık bir organizasyonda doyasıya eğlenerek bu sevinci yaşayamayacak olmaları gerçekten üzücü. Pandemi süreci birçok güzel şey gibi bu coşkuyu da yaşanamaz hale getirdi.
Sekiz sene önce bu zamanlar acar İletişimciler olarak “İletişimci yeminini” edip diplomalarımızı aldığımızda eminim birçoğumuz kafasındaki hayallerin çok uzağında bir hayata atılacağının farkında değildik. Ben bugün özellikle İletişim Fakültesi mezunlarına naçizane tavsiyelerde bulunmak istiyorum. İster Halkla İlişkiler ve Tanıtım, ister Gazetecilik isterse Radyo Sinema ve Televizyon bölümünden olun, İletişim Fakültesi’nden mezun olmanın gururunu her zaman yaşayın. Sizler Siyaset, Ekonomi, Sosyoloji, Psikoloji, Tarih ve adını sayamadığım birçok farklı disiplini dört sene boyunca okumuş, İletişimin ve insan ilişkilerinin bilimsel okumalarını yapmış insanlar olarak hayata karışacaksınız. Sadece kariyer ve para odaklı yaklaşımlarla fakültenizi ve bölümünüzü hafife alacak çokça insanla karışılacaksınız. Bu insanların bir kısmı da ne yazık ki meslektaşlarınız olacak. Evet birçoğunuz iyi paralar kazanamayacak, belki göz alıcı kariyerler yapamayacaksınız, ama bu ne sizin ne mesleğinizin ne de iletişimci olmanızın bir suçu. O yüzden iletişimci kimliğinizi ve mesleğinizi her ne durumda olursa olsun savunun.
Her sektörde olduğu gibi İletişim sektöründe de alaylı-mektepli karşılaştırmasına maruz kalacaksınız. Çalışacağınız alandaki alaylı meslektaşlarınızın birikimlerine ve deneyimlerine asla saygısızlık yapmayın. Fakat teorik bilgilerinizin ve meslek etiği kaygılarınızın hafife alınmasına da asla müsaade etmeyin. Meslek etiğini ve onurunu korumak en çok sizlere düşüyor. Çoğu zaman meslek etiği ile çalıştığınız iş yerinin çıkarları birbiri ile çatışacak. O noktada zor bir seçim sizleri bekleyecek ama kişisel ve mesleki onurunuz için gerekirse işinizi kaybetmeyi göze alın. Lütfen bu satırları tuzu kuru bir adamın zırvaları olarak görmeyin zira tuzumda tek bir kuru yer bulamazsınız. Gazetecilik dahil birbirinden farklı birçok sektörde çalıştım. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki yalnızca maddi kaygılarla gazetecilik etiğini hiçe saymaya mecbur hissetmeyin kendinizi. Çünkü herhangi bir market zincirinde çalışarak pekâlâ gazetecilikten alacağınız parayı kazanmanız mümkün. Bu duruma fazla canınızı sıkmayın derim zira “zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyinizin olmadığını bilmek” hareket özgürlüğünü beraberinde getiriyor.
Gazeteciliğin sorunlarından birisi de şu ki, hiçbir zaman patronunuz bir gazeteci olmayacak. O yüzden gazeteciliği patronunuzun sizi anlaması için değil bizzat toplum için yapmanız gerektiğini kendinize sürekli hatırlatın. En azından buna müsaade eden kurumlarda çalışmaya özen gösterin. Diğer türlü bu meslek çekilmez bir hal alabilir.
Sizlere meslek büyüğü diye parmakla gösterilen her insana koşulsuz saygı ile bakmayın. Çoğu meslek büyüğünün kirli ilişkilerini ve mesleğini çıkarlarına alet edişini yakından görmek zaman zaman sizi meslekten soğutabilir ama asla pes etmeyin. Siz öyle olmamak için her alanda mücadelenizi verin. Gazetecilik artık televizyon binalarına veya gazete binalarına hapsolmayacak kadar geniş bir meslek haline geldi. Bu anlamda sosyal medyanın gücünü hiçbir zaman hafife almayın, yazmaktan, sorgulamaktan ve hayatı belgelemekten asla vazgeçmeyin. Çok farklı bir işte çalışıyor olsanız dahi, gazeteci refleksinizi korumaya çalışın…
Şu an gazeteciliğin geldiği konum hepinizin içini acıtıyor biliyorum, fakat doğru okumalar yapıldığında bu durumdan gerekli dersler çıkarılarak meslek onurunun kurtarılacağına olan ümidimi koruyorum.
Halkla İlişkiler ve Tanıtım mezunları için de benzer sıkıntıların yanı sıra Türkiye’de Halkla İlişkiler algısının hâlâ İletişim Fakülteleri’nde anlatılanla bağdaşmadığını söylemeliyim. Reklam alanında sermaye ile daha sıkı ilişkiler kurulduğu için meslek etiğini korumak çok daha zor. Reklam verenin talepleri maalesef çoğu zaman meslek etiğinin önüne geçiyor. Reklam ajansları ekonomik krizlerden en yoğun etkilenen sektörlerden birisi oluyor. Çünkü reklam veren firmalar –aslında bir hata olarak- kriz zamanlarında reklam giderlerini kısma yoluna gidiyor. Bu durumda işsizliği ve dolayısıyla parasızlığı her an ensenizde hissetmenin gerginliğinde “reklamcılık” gibi yaratıcılık ve berrak fikir gerektiren bir mesleği yapmanız çok zorlaşacaktır.
Velhasıl İletişim Fakültesi mezunlarını her zamankinden daha zorlu bir sınav bekliyor. Öyle ki İletişim Kuramları finallerini mumla aratacak cinsten… Fakat tüm sorunların üstesinden gelebilecek dinamikte iletişimcilerin gelmekte olduğunu görüyorum. İletişim Çağı’nın hakkını verecek donanımlı meslektaşlarımın varlığını hissediyorum. O halde yazımızı “İletişimci yemininin” son ve en can alıcı kısmı ile bitirelim… Pandemi sebebiyle bu ritüeli yerine getiremeyecek olan dostlara da bu yemin bir jest olsun… (tamamı internette mevcut)
İletişimci Yemini
…
Meslek İlkeleri Doğrultusunda;
Herkesin insan Hakları ve Temel Hürriyetlerinden Eşit olarak Yararlanması Anlayışıyla,
Doğru, Dürüst ve Tarafsız Davranacağıma;
Hiç Kimseyi Haksız Yere Suçlu İlan Etmeyeceğime;
Bilgi, Haber Alma ve Eleştirme Özgürlüğümü Sonuna Kadar Kullanacağıma;
Her Türlü Şiddete ve Baskıya Karşı Duracağıma;
İnsanlığın Evrensel Değerlerine, Çok Sesliliğe ve Farklılıklara Saygı Göstereceğime;
Özel Yaşamın Gizliliği İlkesini İhlal Etmeyeceğime;
Türkçe'yi Doğru Şekilde Kullanacağıma;
Mesleğimi Maddi ve Manevi Çıkar Sağlamak İçin Kullanmayacağıma;
And İçerim.
İlk yorum yapan siz olun