Değişik bir isyan hali bu Elenora… Nasıl ve nereden başlayacağımı bilemediğim… Ben anlatamam ama sen anlarsın. Bağlamanın tellerine ve kilimin dokusuna işlenmiş, saklı duyguların diyarındansın sen de. Göz ucuma serdiğim hüznün dokusunu, sen çözersin. Şair değilim ki Elenora, okkalı kelimeleri zihnine ok gibi saplayayım. Sen, sessiz çığlığımı duyansın. Hiçbir şey iyiye gitmediğinde yanı başımda aradığımsın. Uzaklara gittiğinde, gözümü yoldan alamadığımsın.
Hiçbir şey iyiye gitmiyor dedim ya, yine de hiçbirisi senin gitme ihtimalinin içimde yarattığı tahribat kadar yormuyor beni bilesin. Hal hatır sorulası mektuplar yazmıyorum sana bilirsin. Halini de hatırını da biliyorum. Halim gözlerindeki neşe ile doğru orantılı. Halin sevgim kadar. Sonu bir yere varan mektupları da beceremedim, bu da hayatımla doğru orantılı. Doldum Elenora. Gitmeye gücüm olsa durmam biliyorsun. Kalmaya gücüm olsa şikâyet etmezdim böylesine onu da biliyorsun. Arada kalmışlığımın sancısı çok zor Elenora.
Radikal kararlar almaya meyilliyim bu aralar yine. Kaybedecek bir şeyi olmayan bir serseri gibi hareket etmek bir parça nefes aldırıyor bana ama sonra seni kaybetme ihtimalinin soluğumu kesmesiyle gerçekliğimle yüzleşiyorum. Sen artık ölüm kadar gerçeksin Elenora. Ölümden kaçmayı becerdiğim gün kendimi senden azat edeceğim gerçekliğimsin.
Soluk benzine gizlediğin esmer acıları görebiliyorum Elenora. Sense benim esmerliğime gizlediğim orta sınıf beyaz kaygıları görüyorsun üstelik dibine kadar siyahi proleter hayatımın olduğu gerçeğini bile bile… Seninle aşk ve mülkiyet ilişkisini sabahlara dek tartışmak isterdim ama inan çok yoruldum Elenora. Dizlerim ağrırken entelektüel ve estetik kaygılarımdan bahsetmeye utanır oldum. Artık bir asgari ücretli ne kadar kafa yormalıysa o kadar kafa yoruyorum akşam haberlerine. Virüs falan diyorlar senin benim kalbimdeki dermansız virüs oluşunu bilmeden; Marla’nın beyindeki tümör oluşunu bilmedikleri gibi. Sevginin kimliksiz, sınırsız ve sınıfsız oluşunu idrak edemedikleri gibi.
Dünya iyiye gitmiyor diyorlar Elenora. Belki haklılar ama itiraf edeyim ki senin iyiye gidip gitmediğin kadar ilgilenmiyorum bu mesele ile. İlgiliymiş gibi görünüyorum daha fazla ayıplanmamak adına, tıpkı seni sevmediğimi söylediğim gibi –yine ayıplanmamak adına- İki kişinin birbirini sevmesinin ayıp, öldürmesinin kahramanlık sayıldığı bir döneme denk gelmek bizim mi suçumuz Elenora? Omuzlarımıza bu yükü Tanrı yüklemedi; kızmıyorum ona, omuzlarımıza bu yükü ölümlüler yükledi. Çaresi yine ölüm dercesine, fakat inadına yaşamak zorunda oluşumuz güç veriyor bana.
Üzgünüm Elenora… Kasvet dolu bir mektup yazmak istemezdim sana ama buralar uzunca zamandır kasvetli. Siyah bulutlar altında gri boyalı, taş duvarlı Rus binalarının kasveti var insanların suratında. Oysa bir bahar ikindisi kadar sakin ve huzur dolu düşler yüklemiştik mücadelemize. Şimdilerde kaybetmişliğin yorgunluğu da eklendi omuzlarımıza.
Dedim ya Elenora, değişik bir isyan hali bu. Yazamadım açıkça her şeyi ama sen anladın. Yazmadığım, yazamadığım tüm isyanlarımı içselleştirdiğine eminim. Daha iyimser mektuplarda buluşacağımıza da eminim.
Soluk tenindeki asaleti selamlıyorum.
İlk yorum yapan siz olun