İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Saatini 05:45’e Kuranlar

Tahmini Okuma Süresi: 3 dakika

Günlük rutinlerimiz hayatımızı kolaylaştırır mı, yoksa her günün birbirine benzemesi ruhlarımızı körleştirir mi?

Bir yanım diyor ki; rutinler bizi kötü sürprizlerden korur, önümüzü görmemizi kolaylaştırır, yaşanacakları üç aşağı beş yukarı kestirebilmemiz, bize güven hissi verir. Rutinler alışkanlık haline geldiği için bedenen ve ruhen yıpranmamız zorlaşır…

Diğer yanım diyor ki; her gün aynı saatte aynı insanlarla aynı işleri yapmak, insanı bir kurt gibi içten içe kemirir ve köreltir. Heyecandan ve meraktan yoksun bir hayata, dolayısıyla üretme kabızlığına götürür. Günlük rutinler sanılanın aksine vücudu da, zihni de tembelleştirir.  Olağan dışılıkla karşılaşmayan zihin alışılagelmiş olana karşı, kendisini yorma ihtiyacı hissetmez.

Her iki yanımı da dinledikten ve de bu soru üzerine biraz kafa yorduktan sonra vardığım sonuç şu oldu:

Hayatımızı kolaylaştıran rutinler nasıl gerçekse, hayatımızı yaşanmaz haline getiren rutinler de gerçek. Nihayetinde, özgür irademizle seçtiğimiz rutinler hayatımızı kolaylaştırabilir, renk katabilir, hayat kalitemizi artırabilir. Fakat dayatılmış, mecbur koşulmuş rutinler hayatımızı tatsız, tuzsuz, robotik bir ritme sokuyor ki bu yavaşça çürümenin başka bir adı… Örnekle açıklamak gerekirse, her sabah gün doğumunu izleyip sade kahvemi yudumlayacağım derseniz, seçim olarak hayatınıza dâhil ettiğiniz bu rutin size mutluluk verebilir, her güne iyi başlamanızı sağlayarak yaşam kalitenizi yükseltebilir. Fakat her sabah, gün doğumundan önce kalkmanız mecburi koşulsa, saatiniz her sabah 05:45’te çalmak zorunda olsa, akşam kaçta eve gideceğiniz iş rutininiz tarafından belirlense, her sabah aynı asık yüzleri aynı otobüse binerken görseniz… Bu pek kulağa hoş gelen bir rutin olmasa gerek.

O halde rutinlerin de sınıfsal boyutunu atlamamak gerekir. İnsana dair olup da sınıfsal olmayan hiçbir şey de yok bana kalırsa. Rutinin sınıfsal boyutu, aşkın sınıfsal boyutu, insan ilişkilerinin sınıfsal boyutu, üretimin, emeğin sınıfsal boyutu gibi…

İçinde bulunduğunuz sınıf iradenize, iradeniz seçimlerinize, seçimleriniz ise hayatınıza dokunuyor. Haliyle, hayatımıza dokunan o “şey” rutinlerimizi de şekillendiriyor. Şehrinizde işçi durakları var mıdır bilmiyorum, fakat benim şehrimde(Adana), var. Hayat rutinlerini onlardan dinlediğinizde duyacaklarınızla, şehrin patronlar kulübü müdavimlerinden duyacaklarınız çok farklı olacaktır.

İşçi durakları saatini 05:45’e kuranlarla dolar her sabah. Aldıkları simit adeti de, bindikleri servisin saati de değişmez. Simitçi de, servisçi de, servise binen de değişmez… Değişen yalnızca takvim yaprağındaki rakamlardır.

Seçilmemiş hayatın, seçilmemiş rutinlerini yaşayanlara, saatini 05:45’e kuranlara selam olsun.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir