Eylül Ay'ı başlangıçlar için en güzel aydır. Yeni başlangıçlar için fırsat sunmadıysa hayat, en güzeli yeni yerler görmek der ve yola düşersiniz. Ben de bu düşüncelerle Eylül ılıklığını fırsat bilip düştüm yollara… Düştüm dediğime bakmayın koca bir otobüs ve bir kaç dost eşlik etti bana. İstikametimiz Ihlara Vadisi, Ürgüp, Göreme, Avanos ve tabi peri bacaları… Mükemmel bir Adana sabahında erkenden yola koyulduktan sonra otobüste enerjilerine hayran kaldığım bir grup emekli hanımefendi grubunun oyun havaları ile üzerimizdeki mahmurluğu attık. İki gün sürecek olan gezi planımızın ilk günü böylelikle başlamış oldu. İlk günün ilk durağı olan Ihlara Vadisi’ni anlatmakla başlayayım o zaman… Keyifle gezdim, keyifle yazdım. Sizler de keyifle okursunuz umarım.
BİRİNCİ GÜN
Ihlara Vadisi
İlk olarak Aksaray'a bağlı Ihlara Vadisi'ne ulaştık. Bizi orada da mükemmel bir hava karşııladı. Eğer Öğretmen, 65 yaş üstü veya Sarı Basın kartlı değilseniz Vadi girişindeki gişeden Müze Kart almanızı öneririm. Hem Ihlara Vadisi'ne girerken hem de gezinin diğer noktalarındaki birçok müze ve ziyaret alanına müze kartla giriş yapabiliyorsunuz. Kart ücreti şuan için 60 ₺… Üstelik bir yıl geçerliği olan bir kart. Bizler de müze kartımızı aldıktan sonra (benim basın kartı başbakanlık onaylı olmadığı için kabul görmedi) yaklaşık 300 basamaklı bir merdivenden vadiye fotoğraf çeke çeke indik… Vadiyi yukardan izlemek son derece keyifli. Fakat asıl saklı cennet aşağıda bizleri bekliyordu.
Antik çağlarda adı Potamus Kapadukus olan Melendiz Çayı boyunca uzanan yeşillikler ve karşıda ihtişamıyla vadiye eşlik eden Hasan Dağı’nın volkanik kalıntılıları eşsiz bir manzara sunuyor. Eğer bizim gibi tur şirketiyle geldiyseniz, otobüs sizi vadi girişinde bırakıp vadinin sonunda alıyor. Vadi sonuna kadar muhteşem yürüyüş parkurunda hem doğanın hem de temiz havanın tadını çıkarmış oluyorsunuz. Yol boyunca film karelerinden fırlamış güzellikte birçok doğa harikasına da yakından tanık olma fırsatı yakalıyorsunuz. (Merak edenler için söyleyeyim parkur 6 Km). Fakat kesinlikle gözünüz korkmasın. Parkurun nasıl bittiğini fark etmiyorsunuz. Vadi sonunda yorgunluk kahvesi içmek isterseniz Melendiz Çayı üzerinde muhteşem çardakları ile bir de kafe bulunuyor. Acıkanlar içinse peynirli gözlemelerini tavsiye ederim.
Ihlara Vadisi'ne veda ettikten sonra rehberimiz rotayı Avanos'a çevirdiğimiz anonsunu geçti…
Avanos
Ihlara Vadisine giderken ve oradan Avanos'a geçerken dikkatimi çeken diğer bir hususu da paylaşmalıyım. Aksaray ve çevresinde beni şaşırtacak derecede düzgün mimaride ve estetikte evler gördüm. Hemen hemen hepsi bahçeli, çevresi düzgün, evler arası boşluklar nizami duruyordu. Ayrıca hem Aksaray çevresinde hem de yazımın devamında bahsedeceğim gibi evlerde çoğunlukla Nevşehir Taşı denilen ve son derece şık duran taşların kullanılması görsel şöleni artırıyor.
Velhasıl ben evlerin güzelliğine dalmışken yolun nasıl geçtiğini bile anlamadım ve Avanos'a ulaştığımızın anonsunu duyunca heyecanla otobüsü terk ettik. Çünkü Kızılırmak karşımda nazlı nazlı akıyordu. Otobüsten indikten sonra ilk olarak asma köprüden nehrin karşısına eski Avanos evlerinin olduğu tarafa geçtik. Eski Avanos evleri bir sokakta toplanmış ve girişinde közde kahve kokusu bizi karşılıyor zira hemen solda küçük bir kahveci var. (Adora Cafe- kahvesi güzel fiyat merak edenler için söyleyeyim 15 ₺) Kayıtsız kalmayıp közde kahvelerimizle enerji topladık.
Avanos'un eski Antakya sokaklarını andıran -fakat itiraf etmeliyim çok daha düzenli ve güzel olan- evlerini ve sokaklarını gezmeye koyulduk… Sağlı sollu hediyelik eşya dükkânları ve şarap evleri albenisi ile konuklarını selamlıyordu.
Bir kaç hediye aldıktan sonra tekrar Kızılırmak üstünden son kez eski Avanos'a bakıp otobüse doğru yol aldık.. Sonraki rotamız Çömlekçi… Avanos bilindiği üzere Çömlekçileri ve Kilimcileri ile meşhur. Biz Çömlekçiye gidip çömlek yapımına şahit olmayı seçiyoruz.
Avanos Çömlekleri
Avanos çömleklerinin yapımını esprili sunumu ve maharetli elleriyle Evren Usta'dan dinleyip izledikten sonra çömlek atölyesinde sergilenen çömlekleri gezdik. Dileyen çömlek yapımını bizzat ustaların yardımı ile deneyebiliyor fakat 15 dakikalık sunumdan sonra bunu denediğinizde ortaya –tahmin edeceğiniz gibi” komik görüntülerden başka bir şey çıkmıyor. Çömlekçilere tur şirketiyle gitmenin diğer bir avantajı ise çömlek satın alacağınız zaman ekstra indirim hakkınızın olması…
Çömlek ziyaretinden sonra hava ufaktan kararmaya başlayınca kalacağımız otele doğru tekrar yollara düşürüyoruz. Buralara yolu düşecekler için tavsiye olması açısından çok kısa kaldığımız otelden de bahsetmek istiyorum. Otelin ismi Perrisa…
Yemekleri güzel, odalar geniş ve gayet temiz. Fakat burada kalmaya karar verirseniz odanızı balon turlarının yapıldığı tepeye bakan taraftan tutmaya özen gösterin. Manzara paha biçilemez oluyor. Eğer odanızı muhteşem Ürgüp manzarası ve uçan balonlar tepesine bakan cepheden tuttuysanız geriye yapacak tek şey kalıyor. Sabah gün doğumunda kalkmak. Ürgüp'ü gün doğumunda seyretmek büyülü bir atmosfer sunuyor. Balonlar gün doğumuna apayrı bir hava katıyor. Zaten sabah 07.00’dan sonra pek balon göremezsiniz. 06:00 gibi kalmanızı öneririm.
Tabi hemen sabaha atlamadan önce gezinin en eğlenceli kısmını “Türk Gecesi Eğlencesi'ni” anlatmalıyım. İlk günün son aktivitesi olan Türk gecesi eğlencesi…
Türk Gecesi Eğlencesi
Genellikle Avanos ve Uçhisar'daki mekânlarda düzenlenen Kapadokya Türk gecesi 3 veya 4 saate yayılmış bir program. Mağara şeklindeki eski hanların içleri restore edilerek otantik bir hava oluşturulan mekânlarda sınırsız içki, (alkollü veya alkolsüz) neredeyse tüm yörelere ait halk oyunları gösterileri ve oryantal şovla gelenlere keyifli zaman geçirtiyor. Eğlence sonrası gece yarısına doğru kalacağımız otele geçerek ilk günü sorunsuz –dahası olabildiğince keyifli- şekilde tamamlıyoruz…
(Sabaha karşı otel odasından balonların görünümü)
(Çömlek Dükkanı)
(Ihlara Vadisi'nden bir fotoğraf)
(Avavos-Kızılırmak)
(gezi notlarının ikinci bölümünü yine www.hanifiaktas.com adresinden okuyabilirsiniz.)
Hanifi Aktaş
İlk yorum yapan siz olun