İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

2024’e Beklentisiz Merhaba

Tahmini Okuma Süresi: 3 dakika

Yılın son yazısından hepinize merhaba.

Bu yıl neler yazmışım, neler paylaşmışım diye hem Mevzuhaber’deki köşeme hem de kendi web siteme dönüp baktığımda 3 Şubat’la 10 Mart arasında koca bir boşluk gözüme çarptı. Şubat ve Mart ayı arasında yaşadıklarımız hayatımızda aynen yazı arşivindeki boşluk gibi bir boşluk bıraktı bende ve benim gibi depremi yaşayan yaklaşık 14 Milyon insanın hayatında. Kiminin içine düştüğü boşluğu o kadar fazlaydı ki bizimkisine boşluk demek ayıp olur. On Dört Milyon insan için 6 Şubat öncesi ve sonrası diye bir dönüm noktası var artık. Herkes mutlaka bir şeyini kaybetti.

Kimisi bizzat canını, kimisi en sevdiklerini, kimisi bedensel bütünlüğünü, evini, malını, arabasını… Kimisi de koca bir şehri kaybetti.

Bir şehri kaybetmek; geçmişi, anıları, yaşanmışlıkları, hayalleri ve umutları kaybetmekle eş değerdir. İnsanlar hala yaşadıkları caddeleri, sokakları tanıyamamanın şokunu ve hüznünü yaşıyorlar. Yürüyüş yaptıkları sokağın, gölgesinde dinlendikleri ağacın, alışveriş yaptıkları marketin, yemekler yedikleri restoranların bir gecede kaybolup gitmesini hala sindiremiyorlar. Bir kısmı hala tutunmaya çalışıyor viraneye dönmüş şehrinin bir köşesinde, birkaç metrekarelik çadırında. Ya da biraz şanslıysa konteynerinde… Kimisi de bambaşka şehirlerde bambaşka hayatlara zoraki de olsa alışmaya çalışıyor; içlerinde hep kendi şehirlerinin özlemi ile yaşamanın ağırlığıyla…

***

Yazı arşivimdeki bir diğer göze çarpan durum ise Mayıs seçimlerinden sonrasına denk geliyor. Seçimlerden sonra aldığım “güncel siyasete dair yazmama” sözümü de şaşılacak şekilde tutmuşum. Bu karar aslında basit bir kaybetmişlik hissi değildi. Daha da korkunç bir şeye emin olma haliydi: “sonuç ne olursa olsun zaten kaybeden olacakmışım” aydınlanması. Seçimi kazanan siyasetçilerin de kaybeden siyasetçilerin de haleti ruhiyesi o kadar sağlıksız ki “bunlar adına bir şeyler yazmak, düşünmek yersiz diye düşünüp böyle bir karar almıştım. Kararımdan pişman değilim elbette ama yıllardır güncel siyaset üzerine düşünüp yazınca tekrardan bir boşluğa düşmedim desem yalan olur. Her ne kadar siyasi erkin aldığı kararlar hayatımızın neredeyse bütününü etkiliyor olsa da bu kararları sorgulayacak, değiştirecek tüm toplumsal muhalefet refleksinin yitirilmiş olması doğal olarak bende de kabuğuma çekilme isteği uyandırdı. Kendi ufak dünyamda, ailem ve üç beş güzel dostla hayattan zevk almaya gayret ediyorum. En sahici gayret bu diye düşünüyorum.

***

Bu tarz yazıların sonu genelde yeni gelen yıl için güzel temenniler ve ümit dolu cümlelerle biter fakat ne yazık ki “sadece hissettiklerimi yazıyorum” ve 2024’e dair de kocaman ümitlerim ve güzel temennilerim yok. Yine de naçizane önerim, hayatta kalmak, sağlıklı olmak ve de aç sabahlamamak dışında 2024’ten bir şey beklemeyin.  Pazartesi sabahının Pazar sabahından bir farkı olmadığına şaşırmaya daha ne kadar devam edeceğiz?

Umuyorum ki takvim yaprakları 2024’ü gösterdiğinde tekrar görüşürüz.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir