İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ASRIN SEFALETİ

Tahmini Okuma Süresi: 3 dakika

Bu hafta geçtiğimiz sene yaşadığımız büyük deprem felaketinin anmaları ile geçti. Depremin etkilediği 11 şehrin dışından birçok insanın samimiyetle acıları paylaştığına, hissedebildiği kadar buradaki acıları hissettiğine şahit oldum. Hepsi bu ülke için duyduğum umut kırıntılarını diri tutan insanlar. Her daim var olmalarını, benzer acıları asla yaşamamalarını temenni ediyorum. Biz deprem anında ve sonrasında yaşadıklarımızı anlatacak kelimeler bulmakta zorlanırken kelimelere ihtiyaç duymadan bizleri anlayan insanların varlığı bu süreçteki en büyük şansımız. Fakat ne yazık ki geri kalan şeylerde o kadar şanslı olamadık. Bu hafta iktidar ve muhalefetin “nasıl daha fazla anlayışsız” nasıl daha fazla “rezil” oluruz yarışını öfke ile izledim.

Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” sözlerini öfke ile dinledim. Memleketim Hatay’ın neden garip kaldığını öfkeyle dinledim…

Bakan Mehmet Özhaseki’nin “Şimdiye kadar gidip köy evlerini teslim ettiğim ve misafir olduğum ev sahipleri şunu söylüyor; Allah razı olsun. Bak evimiz yıkıldı (eğer ölüler de yoksa) yıkıldığı iyi olmuş, bize mis gibi villa verdiniz diyor” sözlerini öfke ile dinledim. Ne yaşadığım kent olan Adana’da ne de doğduğum kent olan Antakya’da dostlarımın, akrabalarımın “evimizin yıkıldığı iyi olmuş” dediğine şahit olmadım.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın Hatay’ın sesine kulak tıkayan CHP tarafından tekrar aday gösterilmesini öfkeyle izledim. Lütfü Savaş meydanlarda yuhalanana kadar Hatay’ın sesinden bir haber olan muhalefetin basiretsizliğini gördükçe öfkeleniyorum.

Deprem bölgesinde siyasilere olan güven de inanç da kalmadı diyebilirim. Nasıl kalsın ki? Buradaki insanlar kendilerine, kentlerine, acılarına ve umutlarına bu kadar yabancı siyasetçileri nasıl bağrına bassın? Nasıl onlara umut bağlasın?

İnsanlar deprem anında yaşadıkları çaresizlik hissini anlıyor, eyvallah diyor ama depremden sonra yaşadıkları çaresizliğe bir anlam veremiyor. Bu terk edilmişliğe ve bu umursamazlığa bir anlam veremiyor. Resmi rakamlara göre yitirdiğimiz 53 Bin 537 insana rağmen bir tane bile sorumlunun “istifa” etmemesine anlam veremiyor.

 Depremden sonra bir tek (dönemin) Hatay Valisi Rahmi Doğan istifa etti. O da Hatay için, ölenler için, evleri yıkılanlar için değil “Sivas’tan Ak Parti Milletvekili” seçilebilmek için istifa etti. İnsanlar bu umursamazlığa öfkeliler…

Depremden sonra bile müteahhit dostlarına toz kondurmayan Lütfü Savaş’a da öfkeliler. Meydanlara oy için çıkarttıkları Savaş’ın yuhalanacağını ön göremeyen, değişim diye gelip Hatay’da zerre kadar değişimi planlamamış, önemsememiş CHP’ye de öfkeliler.

Evet, geçen sene 11 şehrimiz “asrın felaketini” yaşadı.

Bu sene, felaketin birinci yıl dönümünde ise “asrın sefaletini” yaşıyoruz.

Bu sefalet yalnızca elektriksiz çadırlarda, tepesi akan konteyner evlerde yaşanmıyor.

Bu sefalet siyasetin dilinde, duruşunda ve yapılışında yaşanıyor.

Çadırdaki sefalet, konteynerdeki sefalet elbet bir gün biter.

Ama siyasetteki sefalet korkarım uzunca yıllar bizleri öfkelendirmeye devam edecek. (Depremde kaybettiğim hemşerilerime, akrabalarıma, aile dostlarıma, arkadaşlarıma bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.)

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir