31 Mart seçimleri için heyecansızlığımı ve umutsuzluğumu seçimden kısa bir süre önce buradan dile getirmiştim. Seçim gecesi şaşkınlıkla karışık kısa bir umut duygusu hâkim oldu olmasına fakat o da sabahına kayboldu çok şükür. Maalesef iki gün üst üste umutlanmak bizler için mucize gibi bir şey.
Kısa süreli umutlanmamın sebebi seçimin sonuçlarından ziyade seçimi kazananların olgun balkon konuşmaları –başta Özgür Özel- ve uzun zamandır üst perdeden konuşup millete parmak sallayan iktidar yetkililerinin mağlubiyeti olgunlukla karşılamaları oldu. Fakat bu olgunluk –maalesef- uzun sürmedi.
Seçimin ertesi günü apar topar boşaltılıp işlevsizleştirilmek istenen belediyelerin haberleri geldi. Sonra Van’da seçilen belediye başkanının seçimden bir gün önce, mesai bitimine beş dakika kala seçilme hakkının elinden alındığı haberini gördüm. Bu sebeple Van’da 20 puan geride yarışı kaybeden Ak Partili Belediye başkanı koltuğa oturabileceği konuşulmaya başlandı.
Hadi diyelim ki DEM Parti adayı rakibiniz değil düşmanınız. Onunla bu şekilde mi mücadele edeceksiniz? Ayak oyunları, pusu kültürü, gasp kültürü ile harmanlanmış bir dövüş içinize siniyor mu? Böylesi bir dövüşü ve zaferi Ak Parti adayı neden ve nasıl kabul eder?
Hadi diyelim ki bu pusu kültürüne hukuki kılıflar da bulundu. Bu işin vicdani boyutu yok mudur? Rakibinin yarısı kadar oy almış olan Ak Partili aday o koltukta vicdanı rahat bir şekilde oturabilecek mi? Sokaklarda gezerken oyunu gasp ettiği insanların yüzüne nasıl bakacak? Hemşerilerinin düğününe, cenazesine, hastasına nasıl gidecek? Onların elini nasıl sıkacak?
Bin yıldan fazla süredir var olması ile övündüğümüz Türk Devlet geleneğinin neresine yakışır kaçak dövüşler? Ayak oyunları? İrade gaspı? Yıllardır Ak Parti orada seçime girdi, kazandı ve yönetti. Şimdi ise halk değişim istedi ve bunu başardı. Bırakınız insanlar seçimlerini yaşasınlar. Beğenmezlerse onu da değiştirirler. Fakat bu baskı tekrardan yaşanması muhtemel bir değişimin önündeki en büyük engeldir. Bu Ak Parti’nin kendi kuyusunu kazmasından başka nedir?
Umarım herkes bir an önce aklını başına toplayıp seçim gecesi bir iki saat süren o aklıselim olgun tavırlara döner. Diğer türlü kimsenin bir şey kazanmadığı herkesin mutlaka bir şeyler kaybettiği bir sürece gireriz. Tenceresinin, cebinin, çocuğunun harçlığının derdine düşmüş insanlara yeni dertler eklemeye kimsenin hakkı yok.
Her şeye rağmen bu gerilim körüklenirse önümüzdeki aylar tek gündem erken seçim olur. Bu seferki tokat ise daha sert olur.
***
Hazır kılıcımı çekmişken bir uyarımı da CHP’ye yapayım… Halkın gerek ekonomik krize gösterdiği tepkiden, gerekse sosyal baskı, adaletsizlik ve sıkılmışlıktan verdiği oyların kıymetini iyi biliniz… Çok önemli kentlerde kazandığınız belediyelerde fark yaratmazsanız, liyakatle çalışmazsanız, şeffaf ve hesap veren pozisyonda olmazsanız, vatandaşa parmak sallamaya başlarsanız alışık olduğunuz %25 bandına geri dönersiniz.
***
Son olarak; seçimlerden de seçim sonrasında yaşananlardan da daha önemli olan, hepimizi yasa boğan bir olaya değinmek durumundayım. İstanbul’da Masquerade adlı gece kulübünün tadilatında çıkan yangında (Çarşamba günkü sayıya göre) 29 işçimiz can verdi. Hayatını kaybeden tüm işçilere Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabırlar diliyorum. İşçi ölümleri, daha doğru ifade ile iş cinayetleri maalesef sıradanlaştığı için muhtemelen bu yazım yayımlandığında 29 can da unutulmuş olacak. Umarım öyle olmaz, umarım sorumlular gereken cezayı alır da ailelerinin acıları bir parçacık da olsa hafifler.
İlk yorum yapan siz olun