İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yazmasaydım ve motora binmeseydim deli olurdum

Tahmini Okuma Süresi: 3 dakika

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba. Ankara’dan –sizin de yakından tanıdığınız- değerli bir meslek büyüğümden aldığım tehditler sonucunda nihayet bilgisayarın başına oturabildim. (Adını söylemem ama siz Fatih Özben olduğunu tahmin ettiniz.)Elbette tekrardan yazmamın sebebi sadece tehdit değil. Mevzuhaber’deki ilk yazım olan “Portakal Çiçekli Merhaba” yazımda Sait Faik Abasıyanık’ın “Yazmasaydım deli olacaktım” sözüne olan inancım beni her seferinde yazmaya itiyor. Ama bilgisayarın başından her kalktığımda bilin ki diğer tutkum olan motosikletin üzerindeyimdir. O yüzden ara sıra kaçışlarımı mazur görün.

Ayrı kaldığımız dönem içinde havaların da harika gitmesi sebebi ile ağırlıkla motosiklet üzerindeydim. Hatta hızımı alamayıp güzel dostlarla Adana’dan Ankara’ya kadar sürdüm. Uçsuz bucaksız bozkırdan geçerken yüzüme çarpan rüzgârdan, uzayıp giden yola bakıp düşüncelere dalmaktan aldığım zevki anlatacak kelimeleri bilmeyi çok isterdim. Motorlarla peşi sıra girdiğimiz mola yerlerinde yorgunluk kahvesi içip yol sohbetleri yapmanın mutluluğunu anlatabilmeyi çok isterdim. Uzun yolu kazasız belasız geçirip eve kavuşmanın verdiği başarmışlık hissini de… İşte beni yazmaktan alıkoyan tek zararlı alışkanlığım bu.

Yolda olmak, motor üzerinde olmak, rüzgârı hissetmek güzeldi ama biz gazeteciler eleştirecek şeyler bulmazsak rahat edemeyiz.

Adana’yı kuzeye bağlayan en önemli yol olan Pozantı’da yollar berbattı. Yoldaki çukurlar, göçükler, tümsekler şehirlerarası yola yakışmayacak cinstendi. Araba sürücüleri için bile tehdit oluşturan çukurlar motorcular için adeta kâbus…

Niğde-Ankara arası yapılan yeni ücretli yol gayet güzel. Yollar geniş ve düzgün. Orada da tek sıkıntı mola ve benzin istasyonlarının sayısının çok az oluşu. Bilirsiniz, motosikletlerin deposu araba depolarının çoğu zaman 4’te 1’i kadar… O yüzden biz motorcuların benzin istasyonuna ihtiyacı daha çok oluyor. Ayrıca araba sürücülerine nazaran daha çok mola verme ihtiyacımız oluyor. Ücretli otoyolun ücreti daha makul bir fiyata indirilirse otoyol daha çok kullanılacak ve dinlenme tesislerinin sayısı daha da artacaktır diye düşünüyorum.

Ankara’da motosiklet kullanmak birçok şehre göre rahat geldi bana. Açıkçası bu kadar rahat olacağını tahmin etmemiştim. İklim koşullarından ötürü Ankara bir motorcu şehri değil. Ama yine de motorculara olan saygı fena değil.

Diğer dikkatimi çeken husus ise Ankara’da bir yere gitmekle gelmek arasındaki dakika farkı oldu. Misal; kaldığım otelden akşam motor kulübünden arkadaşlarımla buluşacağım mekâna gitmem yirmi dakikamı aldı. Ama aynı yerden otele gelmem 5 dakikamı… Sebebini ise sonradan çözdüm: “yasaklar”. Ankara’da her yer dönüş yasağı tabelası ile dolu. Bizim gibi dümdüz Çukurova’ya alışmış insanlar için bu şaşırtıcı geldi. Bir de her kavşakta bekleyen bir grup polis… 19 Mayıs telaşı mıydı yoksa Ankara’nın rutini mi böyle onu bilemiyorum.

Yine de ben Ankara’yı seviyorum. Genelde Ankara dışından gelenler orayı kötülemeye yemin etmişçesine şikâyet ederler. Ama ben seviyorum. Gezmesini bilene güzel yerleri var, güzel mekânları, güzel restoranları var.             

Velhasılıkelam, ara ara motorla uzun yol yaptığım günler dışında yazılarımla yine düzenli olarak her Cuma sizlerle olmaya devam edeceğim.

O halde Sait Faik’in sözüne bir ekleme yaparak bu haftalık veda edeyim. “Yazmasaydım ve motora binmeseydim deli olurdum”

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir