İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Değerli Kurban Kaşıkçı : Neden değerli?

Tahmini Okuma Süresi: 4 dakika

Noam Chomsky meşhur kitabı “Rızanın İmalatında” değerli ve değersiz kurbanlardan bahseder. Medya, değerli kurbanların ölümünden günlerce, bazen aylarca bahsederken değersiz kurban olarak görülen kimselerin ölümünden ya hiç bahsetmez ya da bir kaç haberle geçiştirir.

Peki, kimler değerli, kimler değersiz kurbandır? Medya neye göre seçer kurbanların değerliliğini? Tüm bu soruların cevabı kitapta ayrıntısıyla anlatılıyor fakat ben Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kendi ülkesinin konsolosluk binasında öldürülmesinin ardından özellikle Medya'nın tutumuna bakarak Chomsky'nin tezine bu güncel olayla birlikte bakmaya çalışacağım.

Cemal Kaşıkçı olayı hem Türkiye'de hem Avrupa'da hem de Amerikan basınında günlerce konuşuldu. Uluslararası haber ajanslarının muhabirleri Suudi Arabistan konsolosluğu önünde adeta nöbet tuttu. Kısacası Kaşıkçı, değerli bir kurbandı. Peki, onu değerli kurban yapan neydi?

Kendi ülkesinin konsolosluğunda vahşice öldürüldüğü iddia edilen muhalif bir gazeteci şüphesiz haber değeri taşır. Konuşulmayı tartışılmayı ve neticesinde kamuoyu oluşturulmayı hak eder. Fakat ulusal ve uluslararası medya kartellerinin Kaşıkçı cinayetine karşı aşırı hassas(!) yaklaşımına şüpheyle bakmakta yarar var. Zira ABD'nin müttefik ya da uydu devlet olarak gördüğü 3. dünya ülkelerinde çok sıklıkla karşılaşılan muhalif gazetecilerin tehdit edilmesi, cezaevlerine atılması ve hatta öldürülmesi neredeyse rutin bir hadise haline gelmişken ve bu haber değeri bile taşımazken, Kaşıkçı cinayetine olan ilginin sebebi neydi? Bunun cevabına sağlıklı bir şekilde ulaşabilmek için siyasilerin tutumlarına, bürokratların diplomasi trafiğine, iş insanlarının açıklamalarına bakmakta yarar var. Kaşıkçı cinayeti sonrasında Trump neredeyse “bu bize Allah'ın bir lütfudur” kıvamında açıklamalar yaparken göstermelik kınamaları da ihmal etmedi. Amerika ve Avrupa krizi fırsata çevirme peşine düşüp ne koparırsam kar yaklaşımına girmişken Türkiye'nin farklı bir tutum içinde olması beklenemezdi. Erdoğan'ın günlerce beklettiği Kaşıkçı cinayeti ile ilgili açıklaması ve ses kayıtlarının olduğuna dair iddiaların altında pastadan ne alabilirim kaygısının yattığı hükümete yakın medya organlarında bile açıkça dile getiriliyordu. Hatta uluslararası medyada bile Türkiye’nin hamleleri merakla izlenir oldu. Konuyla alakalı İngiltere merkezli Independent internet sitesinin Orta Doğu muhabiri Patrick Cockburn tespitine bakmakta fayda var. Cockburn’ın analizinde Kaşıkçı cinayetinin Türkiye için beklenmedik ve mucizevi bir olay olduğunu şu sözleri ile anlatıyor:

“Kaşıkçı'nın son anlarına dair bir ses kaydının olduğu neredeyse kesin ve bu yayınlanacak. Öte yandan bu durum Türkiye'ye kartların kendi elinde olduğunu bilerek Suudi Arabistan'a daha fazla baskı yapma imkânı tanıyor.

“Bu kartları çok dikkatli oynayacaklar çünkü kartlar oynandığı anda değerini yitiriyor. Türkiye için Kaşıkçı olayı Suudi Arabistan ve ABD ile ilişkisini yeniden ayarlama olanağı sağlayan beklenmedik ve mucizevi bir imkân sağladı.

“Suudi Arabistan'ın Sünnilerin lideri olma iddiası, her ne kadar ikna edici olmasa ve krallığın gücünü olduğundan fazla görme anlamı taşısa da, günden güne eriyor.”

İşte tam olarak Kaşıkçı’yı değerli kurban haline getiren de Kaşıkçı’nın bir pazarlık malzemesi haline getirilebilir olmasından kaynaklıdır. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman tam da dünyaya “ılımlı islam” ve değişen Arabistan imajı için hunharca PR çalışması yaparken, Kaşıkçı cinayeti bu imajı sarsmaya yetti. Bunun farkında olan batılı devletler ise Kaşıkçı cinayetini bir koz olarak Selman’a sunup silah satışından petrol alımına birçok ekonomik çıkarlar elde etme peşine düştüler.

Kaşıkçı cinayetine biz sıradan yurttaşlar, insani boyuttan bakabilir, gazeteci olarak meslektaş hassasiyetiyle yaklaşabilir, muhalif olarak duygudaşlık kurabilir olaya bu pencereden bakarak tepskisellik ortaya koyabiliriz. Ama tüm bu duygular içerisinde unutmamamız gereken, “devletlerin ve medya devlerinin olaya hiç de bu boyuttan bakmadığı/bakamayacağıdır.

Özellikle demokrasisi gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde gazetecilerin maruz kaldığı baskılara ve hatta ölümlere varan susturma girişimlerine karşın değerli/değersiz, kullanışlı/kullanışsız çerçevesinden bakmadan, tamamen insani ve mesleki etik anlayışıyla karşısında durmamız gerekiyor. Diğer türlü Kaşıkçı cinayeti veya başka bir politik cinayetin günlerce konuşulmasının bir anlamı kalmıyor. Hatta farkında olmadan pazarlık masasına malzeme bile veriyor olma ihtimali doğuyor.

Hanifi Aktaş

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir