İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sahici Bir Kahraman: Babam

Tahmini Okuma Süresi: 4 dakika

Kahramanları hiç sevemedim, bir kahramanım da olmadı açıkçası. Her kahramanda sahici olmayan bir yan mutlaka gördüm. Sahtelik, kahramanların kendisinden mi kaynaklıydı yoksa kahraman sevicilerin coşkulu abartılarından mı onu da bilemedim. Bu bilinmezlik haliyle güvensizliğe yol açtı bende ama istisna olarak, tamamen güvenebileceğim bir kahraman varsa o kesinlikle babam olurdu. Çünkü onu başkasından dinlememe gerek kalmadan hayatımın her alanında gözlemleme fırsatım oldu. Bir başkasından dinleseydim, yine o coşkulu kahraman sevicilerin abartıları deyip geçebilirdim… Babalar çocuklarının mutlak kahramanıdır önermesine de inanmıyorum üstelik çünkü babalarına lanet eden çok çocuk tanıdım ve laneti hak eden çokça baba.

Babasını öven yetişkin iticiliğine düşmeden, onu nasıl anlatabilirim diye fazlasıyla düşündüm. Aslında sıra dışı bir hikayesi yok. Onu sahici kahraman kılan en önemli özelliği de bu zaten. Sıra dışı işler başaran kahramanları her zaman dinliyoruz biraz da “bizim sahici kahramanlarımıza, babalarımıza” bakalım.

Babamın hikayesi bu ülkedeki tüm sahici kahramanların hikayesi… O yüzden sadece kendi babamı anlatmayacak olmanın vicdani rahatlığı da var üzerimde.

Babam toprağı, toprağın altındaki ve üstündeki tüm zenginliklerini seven birisi olarak ortaokulu ziraat ortaokulunda okumuş, bu vesile ile bilinçli bir çiftçi olma hayaline en doğru noktadan başlamış bir insan. Şu an mümkün olmayan bir kalitede -üstelik taşrada- ortaokul eğitimini tamamladığında ziraat lisesine giderek oradan ziraat fakültesine ve ziraat mühendisliğine uzanan bir sürece adım attığına emindi muhtemelen. Ama burası kötü sürprizler ülkesi Türkiye. Bir gecede ziraat ortaokulları ve ziraat liseleri kapatılınca mecburen dümdüz bir taşra lisesinde toprağa ve hayallerine uzak bir eğitim hayatı geçirmek durumunda kalmış. Sonrasında yine topraktan ve hayallerinden uzak bir memurluk hayatı. Fakat içindeki toprak sevgisini bulduğu en ufak bir toprak parçasını yeşerterek her fırsatta diri tutmayı başarmış. Memurluk yaptığı iş yerinin bahçesinde hala eserleri durur…

En büyük hayali olan “çiftlik kurmaya” en yaklaştığı anda patlak veren 2001 krizi ile bir kez daha toprağa ve hayallerine uzak kaldı. Çocuk yaşta olmama rağmen hatırlıyorum. Onda hiçbir zaman hayallerine uzak kalmış bir insanın hırçınlığını görmedim. En kaybettiği anda bile nezaketinden ödün verdiğine şahit olmadım. Çevresindeki bir insanı kırdığına, toprağa küstüğüne, bizlere sesini yükselttiğine asla şahit olmadım. Sevgisini yalnızca toprağa ekmiyor, çevresinde kim varsa gönüllerine de ekiyordu… Bir de kitaplar… Bir çocuğun babasının elinde kitap görmesi ile kitapları sevmesi arasındaki bağı çok iyi bilirim. Kitaplığı olan bir evin zenginliğini de iyi bilirim. Biz hep zengindik, çünkü her evimizde mutlaka kitaplığımız oldu. Saman kâğıdı ve matbaa boyası kokusunu çok küçük yaşta alma sebebim de sahici kahramanım vesilesi ile oldu. Ama kitaplardan ve matbaa boyası kitaplardan herkes bizim kadar hoşlanmadı.

Sonra “Bu ülkede yapılan hiçbir iyilik cezasız kalmaz.” sözünü doğrulatırcasına, babam her bir köşesine sevgi tohumları ektiği işinden ihraç edildi. Sıradan bir sabah kahvaltısında aldık haberi.  Bir sabah kahvaltısında babanızın işini kaybettiğini öğrenmek ne kadar hüzünlü bir olay ise, babanızın o an dimdik durduğunu görmek de o kadar gurur verici… Sonrasında kendisi ile baş başa kaldığında ne hissetti bilemem ama o an o kahvaltıda, yüzündeki tebessümü eksik etmeyerek sahici kahramanlığını ispatladı. Politikacılar onun elinden kazmasını küreğini aldı, eyvallah dedi, yerine üniformasını silahını verdi, eyvallah dedi, sonra yine o üniformayı ve silahını aldı, yine eyvallah dedi. Haklılığın verdiği bu sükûneti ve gücü, yalnızca sahici kahramanları olanlar anlayacak.

O, tebessümünü hiçbir zaman kaybetmedi, ama bu ülkenin sahici kahramanlarına, çocukların babalarına, her krizde bedel ödetenler de hiçbir zaman tebessüm etmediler, edemeyecekler.  Sahte kahraman sevicilerin sahte şakşakları arasında gerçeği bilmenin ağırlığıyla hep suratları asık kalacak. Babamın elinden yalnızca işini aldılar, tebessümünü ve çocuklarının sevgisini alamadılar. Toprak aşkını alamadılar, kitaplarını alamadılar, nezaketini alamadılar, “Eyvallahını” alamadılar.

Babalar günün kutlu olsun sahici kahraman.

Oğlun Hanifi.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir