Geçtiğimiz hafta 6 gün içinde 3 Bin küsur Km yol yaparak Ege-Akdeniz kıyısını boydan boya arkadaşlarımla dolaştık. 14 şehir ve 70’in üzerinde ilçeden geçtiğimiz rotada 6 şehir ve 11 ilçede gezme fırsatımız oldu. Yol boyunca manzarama bazen bozkır bazen uçsuz bucaksız orman bazen de mavinin çeşit çeşit tonları düştü. Topraklı, çakıl taşlı daracık toprak köy yollarından da geçtik, uzun ve siyah geniş asfaltlardan da geçtik. Bir günde üç farklı coğrafya üç farklı iklimi de tattık, birbirinden değişik yemekleri de. Altı güne koca bir coğrafyanın ruhunu içimize çekmeye and içmiştik çünkü. Tüm bunları yaşamak için 6 gün kısa gibi gelebilir. Fakat bir günün her saatini dolu dolu geçirince zaman bir günün normal bir günden daha uzun olduğunu anlıyor insan. Her gittiğimiz yer illa ki ruhumuzun bir yanına dokundu. Hepsi az ya da çok izler bıraktı. Hepsinin ötesinde yolda olmak bir nevi içsel yolculuğumuza da vesile oldu. Rutin hayatın telaşında unutulan duyguları yol vesilesi ile tekrardan anımsamak hem keyif hem huzur verdi.
Gittiğimiz yerlerde coğrafyayla beraber insan profillerinin ve de davranış şekillerinin değiştiğini görmek de keyif verdi. Mesela Güney Marmara ve Kuzey Ege bölümünde yaşayan insanların daha sakin, daha kendi halinde ve -güneye nazaran- daha mesafeli bir samimiyetleri vardı. Çabucak seven ve çabucak kızan insanlardan ziyade sevgileri de öfkeleri de zaman alan insanlara benziyorlardı. Bu durum benim hoşuma gitti açıkçası. Bu insan profilini daha samimi ve sahici bulduğumdan olsa gerek bende en çok iz bırakan yerler de oralar oldu. Daha dar bir lokasyon verecek olursam; Balıkesir Erdek ve Çanakkale Gelibolu insanı bende bu hissi uyandırdı. Yolculuk tamamlandığında arkadaşım bana “gezdiğimiz yerlerden birinde daimi yaşayacak olsan orası neresi olurdu” diye sorduğunda bu iki şehir çıkıverdi ağzımdan.
Yolculuğun insani tarafındaki bir diğer sevindirici şey ise her yerde iyi insanların çoğunlukta olduğunu görmek oldu. Bazen her ne kadar işin içinde, mutfağında olsak da izlediğimiz ve okuduğumuz haberlere bizler de kanabiliyoruz. Gün boyu haberlerin büyük çoğunluğunda kötü insanların yaptıkları icraatları görüyor, okuyoruz. İster istemez bir süre sonra kötülüğün gerçekten çoğunluğu teşkil ettiğine ikna oluyoruz. Halbuki haber değeri olarak görülmeyen, sesleri çıkmayan, kendi halinde kavrulan, imkanları dahilinde insanlara faydası dokunan büyük bir çoğunluk var. Bizlerin ekranda gördükleri gerçekten “azgın azınlık” diyebileceğimiz bir kesim. Maalesef gazetecilerin de yurttaşın da en çok ilgisini çeken de bu “azgın azınlık.”
Keşke akşam haberlerine çevreyi kirletmemek için çikolata kabını cebinde kilometrelerce taşıyan Mustafa haber olsa, keşke yaşlı komşusuna her gün sıcak yemek taşıyan Ayşe haber olsa. Maalesef bu güzel insanların haber olması için birisinin çikolata kabını arkadaşının ağzına sokması, diğerinin de yaşlı komşusuna eziyet etmesi gerekiyor. Maalesef ilgimizi çeken şeyler bunlar.
Yolculuğa geri dönelim. Güzel coğrafyalar güzel insanlar gördük eyvallah. Ama can sıkan şeyler de vardı elbette. En güzel plajların oteller ya da yalnızca ilgili kamu çalışanlarının girebildiği tesislerle kapatılmış olması can sıktı. Tatili güzelleştirmek, çeşitlendirmek için yapacağımız aktivitelerin aşırı pahalı oluşu can sıktı. Mesela Ölüdeniz’in eşsiz manzarasına yukarıdan bakmak, biraz adrenalin yaşamak istediniz ve yamaç paraşütünün yolunu tuttunuz. Bu deneyim kişi başı 3 bin liraya size mal olacak. Ya da havadan vazgeçip denizde bir tekne turu ile manzarayı tatmak istediniz. Yine geçmiş olsun. Bu sefer de kişi başı 900 lirayı gözden çıkarmanız lazım. (Teknede harcayacağınız ekstra masraflar hariç)
Bu saydığım dezavantajlar elbette bizim gibi yerli turistler için geçerli. Yabancı turistin böylesi dertleri olmuyor. Bizim pahalı diyerek kapısından döndüğümüz aktivitelere onların “çok ucuz” diyerek sıraya girdiğine şahit oldum.
Elbette bu durumlara şikayet edip tatilimize küsmedik. İmkanlar dahilinde çok güzel yerleri gördük, çok güzel denizlere girdik, çok güzel insanlar tanıdık. Hepsinden önemlisi yolda olmanın tadını çıkardık. Her sabah başka bir güneşe merhaba demenin heyecanını yaşadık. Her akşam ayrı yerden güneşe veda etmenin huzurunu tattık. Her gece başka bir kentin sokaklarında kaybolduk.
Dilerim ki her Türk vatandaşı, bu güzel coğrafyaları keşfedecek imkana kavuşur. Bu ülkenin insanı bunu hak ediyor. Çünkü iyi insanlar çoğunlukta. Her şeye rağmen çoğunlukta. İyilik para etmezken çoğunlukta, iyilik haber değeri bile görülmezken çoğunlukta. Hatta ve hatta iyilik cezalandırılırken bile çoğunlukta.
İlk yorum yapan siz olun