İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Motorcular Neden Delidir?

Tahmini Okuma Süresi: 4 dakika

Motorcular Neden Delidir?

 …Küba meydanında altı milyon kişi akı karası sarısı melezi ışıklı bir

çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?…

(Nazım Hikmet)

Abidin Dino muhteşem resimler yaptı; fakat Nazım’ın istediği türden bir mutluluğu çizemedi. Gerekçesini de Nazım’a yazdığı cevapta söylemişti;

…Ve dolaşsaydık Türkiye’yi

Bir baştan bir başa.

Yattığımız yerler müze olmuş,

Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Buna da ne tual yeterdi;

Ne boya…

Biraz uzun bir girizgâh oldu ama bana bu yazıyı yazdıran sebep Abidin Dino’nun maruz kaldığı türden bir soruya maruz kalmam oldu. O yüzden Nazım’la Abidin arasındaki bu güzel anı ile başlamak istedim.

Bir arkadaş ortamında tanış olduğumuz fakat çok da sohbet etme fırsatı bulamadığımız bir arkadaş beni sürekli motosiklet üzerinde ve de sürekli siyah deri yelekle görmüş olmasına şamış olacak ki ilk sohbetimizde adımdan önce bu meseleyi sordu.

“Neden sürekli motorlasın? Neden chopper? Neden bu kara yelek?”

Böylesi net ve kısa soruları oldum olası severim. Soruda motosiklet, hele hele chopper geçiyorsa daha çok severim. O yüzden keyifle cevapladım. Verdiğim cevap Abidin Dino kadar edebi olmadı elbette ama soran da Nazım değil sonuçta. Ben soru karşısında attığım tiradı olduğu gibi buraya yazmak istedim. Yazayım ki bu motorcular neden delidir sorusuna da peşinen cevap olsun. Her gün tirat atacak değiliz değil mi ama.

“Bu motorların ruhu var. Kimse bu aletlerin ruhu olmadığına inandıramaz beni anlıyor musun?

Evet bu aletler fabrikada bir bandın üzerinde birbirinin aynısı şekilde üretilir. Evet her model birbirine çok benzer. Fakat ne zaman ki o motor fabrikadan çıkar, sahibine kavuşur, işte o zaman ruhuna kavuşur. O ruhla özgünleşir, o ruhla benzersizleşir.

 Sonra işte o geri dönülmez yola girilir. O motor senin bir parçan, sen de o motorun bir parçası oluverirsin.

 O motorla kaç güneşi doğurur, kaç güneşi batırırsınız kim bilir?

Kaç yağmurda beraber ıslanırsınız?

 Yok öyle araba gibi birisi ıslansın birisi kuru kalsın. Sen de motorunla birlikte ıslanırsın. Senin paçalarından motorun da lastiklerinden aşağı sular damlar.

Motorun egzozundan seninse ıslak saçlarından buhar çıkar.

Viraja girdiğinde onunla beraber yatar onunla beraber kalkarsın.

Uzayıp giden yollarda bir ağaç altına sığındığında onu da o ağacın altına çekersin. Yok öyle ayrı gayrı.

Uzun kıvrımlı yolları beraber aşarsınız.

Rüzgârla birlikte ritim tutar, geride kalan her şeye ve herkese bir eyvallah yollarsınız.

 Kaskın içinde seni kimsenin duymadığını bilmenin özgürlüğü ile bazen de canınızı sıkan herkese ve her şeye okkalı küfürler yollarsın.

Sizi duymasalar da deli derler. Yaz kış ayağında kara bot, kara pantolon, kara deri yelekle kimseye deli olmadığını ispatlayamazsın. Belki de haklılar.

Demirden bir alete gönül kaptırır mıydık deli olmasaydık?

Onunla konuşur, onunla dertleşir miydik? Yazda ve kışta, düğünde ve cenazede, işte ve tatilde, dağda ve ovada o yeleği ısrarla giyer miydik?

Ve deliliğe bu denli övgüler dizer miydik; deli olmasak?

Bir Erasmus değilken.

Rüzgarı, güneşi ve yağmuru bu denli sever miydik deli olmasak?

 Şaman bir bilge değilken…”

Tirat vakuru ile verdiğim cevap arkadaşımı ne kadar tatmin etti bilmiyorum ama ben kendimce sohbeti zirvede bırakarak yeleğimi sırtıma geçirdim. Sonra demir atıma bindim. Yan ayaklığı sertçe yukarı kaldırdım. Marş düğmesine olanca artistliğimle bastım. Marş düğmesine olanca artistliğimle tekrardan bastım. Marş düğmesine bir daha bastım. Motorum çalışmadı. Gülüşmeler kulağımın kıvrımlarından beynime doğru ilerlerken, tüm karizmayı çizdirmeye ramak kalmışken motor çalıştı. Tüm gülüşmeleri bastırırcasına gazladım ve oradan uzaklaştım.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir