İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir Deniz İki Kader

Tahmini Okuma Süresi: 4 dakika

Geçtiğimiz senelerde tatil beldelerinden pahalı lahmacun haberlerine şaşırırdık. Şimdi ülkemin her yerinde lahmacun Bodrum standartlarına dayandığından olsa gerek başka şeylere şaşırıyoruz.

Birkaç gündür Çeşme, Alaçatı ve Bodrum’daki turizm işletmecilerinin isyanlarını konu edinen haberler düşüyor önüme. Bu haberleri okuyunca aklıma yasaklı yöntemlerle tonlarca balık avlayıp ertesi sene balık yok diye ağlaşan balıkçılar geldi. Kısa vadeli hesaplarla günü kurtarmaya alışık olan biz Ortadoğu halklarının genel durumunu sadece bu iki haberden teyit edebilirsiniz. Balıkçılar aç gözlülükle yasak dinlemeden avladıkları balıkların geleceklerinden neler çaldığını hesap etselerdi şayet canilik sosuna bulanmış cahiliye alışkanlıklarından vazgeçer, dolayısıyla ağlamaktan da kurtulurlardı.

Benzer durum turizm bölgelerimizdeki irili ufaklı işletmelerimiz için de geçerli. İşini hakkıyla yapan, para kazanmanın yanında ahlaki ve etik kaygıları olan esnafı tenzih ederek söylüyorum; turizm bölgelerimizde yıllardır kendi bindiği dalı kesmekle uğraşan turizmcilerimiz bu ağlaşmalarında ilk olarak kendilerini sorgulamalılar.

Şuan ülkemizde “turizmde patlama yaşanıyor” haberlerini okuyor olmalıydık. Buraya gelen turistler ceplerinde 30-35 kat daha değerli bir parayla Türkiye’de çılgınlar gibi para harcıyor olmalıydı. Düşünsenize 1 Türk Lirası’nın 35 Euro olduğunu… Cebinize koyduğunuz 2 Bin lira ile Avrupa’da çılgınlar gibi gezdiğinizi, eğlendiğinizi, yediğinizi, içtiğinizi… Beş Yüz Lira’ya Venedik’te 5 yıldızlı otelde konaklayıp gezdiğinizi…

Peki, ne oldu da para gücü avantajına rağmen turistler elini ayağını Türkiye’den çeker oldu? Ne oldu da aynı denizi paylaştığımız Yunanistan’da “Aşırı Turizm Tehdidi” başlıklı haberler görüyoruz? Aşırı turizm tehdidi ibaresini de Yunanistan basını sayesinde öğrenmiş oldum. Adamlar kapasitelerini aşan turistleri ne yapsak da almasak diye düşünüyorlar. Derdinizi seveyim diyesi geliyor insanın.

Cebinde 35 kat daha değerli parası ile gelen turist nasıl oluyor da Türkiye’yi pahalı bulabiliyor? Yunanistan’a nazaran en az 35 kat ucuz olacağımız yerde nasıl oluyor da daha pahalı olabiliyoruz?

Turizmdeki çuvallama serüvenimiz birçok alanda olduğu gibi en başta plansızlığımızla, programsızlığımızla, denetimsizliğimizle, yaptırımsızlığımızla, rast geleciliğimizle, günü kurtarma alışkanlığımızla, şark kurnazlığımızla, küçük hesapçılığımızla açıklanabilir. Bu başlıkların her birini uzun uzun yazmak gerekir esasen ama eminim hepinizin bu başlıkların altını dolduracak kadar deneyiminiz olmuştur bu ülkede.

Turistler havaalanından indikleri andan itibaren yolunacak kaz muamelesi gördüklerini anlamıyor mu sanıyorsunuz?

Turla gelenleri rehberleri, bireysel gelenleri ise eşi dostu “Türkiye’de dikkatli ol. Taksiciye, otelciye, esnafa dikkat et, seni kazıklamaya çalışacaklardır” demiyor mu sanıyorsunuz?

Yıllardır tatil için Türkiye’yi tercih eden her aile, en az bir aileye Türkiye’yi tavsiye etmiş olsaydı turizm bugün bu halde olur muydu? Üstelik Türk Lirası bu denli değer kaybetmişken…

Yerli turist meselesine hiç girmiyorum bile… Küçük bir azınlık tatile gidebilen, gitse de hesapsızca tatilini yapabilen kaldı mı Allah aşkına?

Bu ülkenin üreten, emeği ile var olan, emeğinden gayri sermayesi de olmayan işçisine, köylüsüne, tatil hep lükstü ama şimdi artık imkânsız bir hayal…

Önceden iyi kötü bir tatil planı yapan, iyi kötü bütçesine uygun bir otel bulup tatilini yapan orta sınıf için de tatil giderek lüks olmaya başladı.

 Velhasıl, üzülüyorum. Gerçekten üzülüyorum. Ülke turizminin bir avuç mafya bozuntusu tiplerin elinde yitip gitmesine üzülüyorum.

Ömrü boyunca bir haftalık adam akıllı bir tatil yapamadan, ömrünü tarlasında, fabrikasında, atölyesinde geçirip sonra da göçüp giden milyonlarca insanın varlığına üzülüyorum.

Ortalama bir Türk vatandaşının standardının bu kadar düşmüş olmasına ve bunu hiç ama hiç gündemine almayan iktidarın umursamazlığına üzülüyorum.

Gelin görün ki üzülmekten ve üzüntümü yazmaktan, duyulmaz bir köşede okkalı küfürler sarf etmekten başka elimden de pek bir şey gelmiyor.

Umarım bir gün Ege’nin bu kıyısında da “aşırı turizm tehdidi” başlıklı haberler okuruz.

Alaçatı’ya tatile giden Çukurovalı bir çiftçi görürüz…

Yıllık izninde yurt dışı planı yapan işçilere denk geliriz…

Almanya’ya mavi yakalı olarak değil turist olarak giden beyaz yakalıları görürüz.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir